Skip to main content

Doksanlı yıllarda Çeşmealtı’nda geçen çocukluğumun en sık karşılaşılan olayıydı elektrik kesintileri. O kadar çok kesilirdi ki artık alışmıştık. Bazı şartları vardı. Örneğin yağmur yağarsa elektrikler kesilirdi. Çok rüzgâr eserse elektrikler kesilirdi. Gel git yaparsa bir daha gelmezdi. Bunlar artık bizim için standart haline gelmişti.

Zaman geçti tabi yıllar da geçti. Girdim bir işe çalışmaya başladım. Çeşmealtı’ndan git gel yapmaktan yoruldum. İzmir’de uygun bir ev tutmaya karar verdim. İzmir merkezi denebilecek bir yer olan Hatay’da ev tuttum. Nokta durağının aşağısında, iki sokak altta, İzmirliler bilir. Her şey tamam, sorun yok diye düşünürken akşamına elektrikler gitti. Şaşırdım tabi. Şans herhalde dedim. İçimden, “elektrik kesintilerini Çeşmealtı’nda yani İzmir’e uzak bir sahil kasabasında bırakmıştım, buraya nasıl geldi yahu” diye düşünüyordum. Demek peşimden gelmiş bak haylaza diye kendimi avuttuktan sonra bir güzel uyudum. Bunu iyi yaparım söylemesi ayıptır.

Saatler saatleri kovaladı…

Ertesi gün sorun yok elektrikler cayır cayır yanmakta. Tüm İzmir şıkır şıkır maşallah. Aydınlık mı aydınlık her yer. Fakat ertesi gün yine kesildi. Bu kez sabaha kadar gelmedi. Daha doğrusu sabah baktığımda vardı ama gece bire kadar yoktu. Demek ki gecenin köründe açmayı uygun görmüşler İzmir elektrik dağıtım şirketlerimiz. Olur ya gecenin üçünde uykuda canımız çeker.

Sonraki akşam yine sorun yok. Cayır ve cayır yanmaktalar elektriklerimiz. İlerleyen bir kaç hafta sorun yok. Ama bir zaman sonra yine kesinti, hesaplarıma göre Çeşmealtı ile İzmir merkezi arasında çok büyük bir fark yoktu. Evet, İzmir merkezde daha az kesinti oluyordu Çeşmealtı’na göre ama oluyordu yine de. Çeşmealtı bire yüz veriyorsa, İzmir bire on veriyordu. Bahis olaylarını çok bilmem ama bu benzetmeyi yapmak istedim. Umuyorum yanlış yapmadım. Demek istediğim Çeşmealtı daha çok İzmir daha az. Neyse konuya dönelim.

İzmir’in gelişememişliği dedim. Belediyesi de zaten iş yapmaz, alt yapı sorunları da var, en ufak şehirleşme kabiliyetine sahip bir şehir değil zaten ne beklenir ki dedim kendi kendime. Saydırdım da saydırdım. Haksız da değildim hani. İzmirliler bilir bu sorunları. At gözlüğü takmayan İzmirliler bilir tabi, körü körüne saçmalayan ya da fanatizmin doruklarında olanlar değil elbette. Ülkenin en güzel şehri olması gereken şehir ne halde görenlerden bahsediyorum. Ah ah o kadar üzülüyorum ki… Neyse bu konu çok uzun ve çok sıkıntılı.

Yıllar yılları kovaladı…

Zaman geçti, hem de çok geçti. Birçok insan gibi İzmir’den İstanbul’a göç etmem gerekti. Bu yılların neden birbirini kovaladığını anlamadığım gibi, neden tüm iş olanaklarının İstanbul içine tıkıştırıldığını da anlamadım. Anladığım tek şey İzmir’den gitmek mecburiyet olmuştu. Bende gittim İstanbul’a. İstanbul iş olanakları açısından gelişmiş bir şehirdi ve gelir gelmez nimetlerinden faydalanma şansınız vardı. Faydalanmaya başladım tabi bende. Sonrasında yine benzer rutinlere başladım. Bir ev tut, su, elektrik, internet işlerini hallet, üç beş eşya vs. tamamdır, otur bakalım.

Güzel güzel yaşıyorum herhangi bir sıkıntım yok. İstanbul alışma süreci ayrı tabi o kısım ayrı bir yazı konusu olur. İzmir özlemi, daha doğrusu Çeşmealtı özlemi, daha da doğrusu sahil kasabası özlemi serde var zaten. O da ayrı bir konu. Ama bunlar haricinde yaşıyorum işte sorun yok.

Haftalar haftaları kovaladı…

Bilgisayarda çalışırken çat diye elektrikler gitti. Ben bu çata alışkınım tamam ama İstanbul’dayım ben? Çeşmealtı’ndan İzmir’e gelen lanet, İzmir’den İstanbul’a geldi herhalde dedim. Mesafe uzun tabi bir kaç ayda geldi şerefsiz! Diye düşündüm. Kızdım tabi. Modern yaşam insanıyım ben her şeye kızabilirim artık! İstanbul burası, herkes sinirli! Ben de sinirliyim!

Hemen güvenliğe telefon ettim. Tabi güvenlik var. Site hayatındayım artık ne sandınız İstanbul burası. Eskidendi o apartman hayatı hey yavrum hey. Yine apartman gibi ama adı farklı, hem yaşam alanımız var, hem otoparkımız var, hem de güvenliğimiz var. Yani güvenliğimiz yok ama güvenliğimiz var. Anlatabildim mi?

Her neyse güvenliğe sordum;

– Nedir?
– Spor sahasının bilmem nesi bilmem ne oluyormuş, orda maç yapmak isteyenler ışıkları açınca bilmem ne bilmem ne oluyormuş o yüzden elektrikler gidiyormuş.
– Ne zaman gelir?
– Arkadaşlar bakıyor…

Bir kaç şirin hafta yine aynı sorunlar devam eder. Sonraki sorunlarda sorunun kaynağı değişir, ama sonuç değişmez;

– Nedir?
– Trafo kaldırmıyormuş ayedaş uğraşıyor
– Ne zaman gelir?
– Ayedaş bilir…

Her ne kadar sormak manasız olsa da insanoğlu işte bir şekilde deşarj olmak istiyor;

– Nedir?
– Ayedaşa bişi mi olmuş, trafo uf mu olmuş, onu mu değiştiriyorlarmış işte bişey yapıyormuş
– Ne zaman gelir?
– Ayedaş büyüktür…

Mütemadiyen bu sorunlar tekrarlanır. Ama bir kaç kez değil çok fazla kez. Sorunlar değişse dahi sonuç değişmez. Nedir sonuç? Elektrik yok. Tabi bu sorunlar için sevgili elektrik dağıtım şirketleri aranır, halleri hatırları sorulur, gelecekleri ile ilgili hatırı sayılır dileklerde bulunulur. Ama yine de sonuç değişmez. Nedir peki sonuç? Elektrik yok.

Aylar ayları kovaladı…

Soğuk kış günlerinden bir gün, yine bilgisayarımda güzel ve güzel çalışırken yine o alışkın olduğum, fakat sinirlerimi alt üst eden çat sesi gelir ve elektrikler gider. Acaba bu kez nedir derken bu kez bir nedene ulaşılamaz. İstanbul genelinde oluyormuş, çalışmalar sürüyormuş, çok yakında bitecekmiş ama bir kaç hafta böyle sürecekmiş. Peki, tamam, yine tamam, lanet olsun tamam! Ama tamam olmayan bir durum var, bir sorun var.

Benim için tamam ama elektriğin çok önemli olduğu örneğin cihazlara bağlı yaşayanlar var. Bu soğuk havalarda tek ısınma kaynağı elektrik olanlar var. Yaşamını idame ettirebilmek için elektriğe ihtiyaç duyanlar var. Benim için tamam, ne yapalım ama bu durumda olan insanlar var. Bunları düşünen var mı? Bu kesinti kararını veren kimse bunları düşünüyor mu? Arızadan kaynaklanıyorsa bu kadar sürede bu sorunu çözmeyen ya da çözemeyen kurum bunun bedelini kaldırabilecek mi?

Bir diğer konu ise yıl yarından sonra 2017, çok klasik olacak ama yıl olmuş 2017. Bu sorunların artık çözülmüş olması gerekmez mi? Şehirleşme nedir? Altyapı nedir? Enerji kaynaklarını nasıl kullanmalıyız? Elektrik arızaları nasıl giderilir? Gibi sorulara cevap bulmamız ve bu cevapları pratiğe dökmemiz gerekmez mi?

Yeğenimle görüştüm. Çeşmealtı’nda yağmur yağdığında yine kesiliyormuş elektrikler. Üzülme ey Çeşmealtı! Dünyanın en büyük şehirlerinden biri diye bahsedilen, Türkiye’nin en büyük kenti, büyük metropol İstanbul’da aynı dertten muzdarip. Sorun sende değil elektriklerde!
Gök gürültüsünden korkuyorlar herhalde.

Zaman zamanı kovalar…

30.12.2016

Kesilmeyen Elektrik Kesintileri

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.