Skip to main content

Çok küçükken den beri yani çocukluktan beri çok istediğim, ama hiç sahip olmadığım bir şeydi korsan dürbünü. Gerçek adı tek göz dürbün aslında ama korsan dürbünü dediğiniz zaman açılan dürbünlere verilen adı kullanmış oluyorsunuz. Esas adını ya da işlevlerini yazmak değil niyetim. Konu aslında çok başka…

Dediğim gibi çok eskiden beri merakım olan, ilgimi sürekli olarak çeken şeylerdir dürbünler. Ama özellikle korsan dürbünleri, sanki her evde olmalıdır gibi düşünürüm. Ne işe yarayacaksa! Evet, günümüzde çok kullanılmaz herhalde. Bilemiyorum tabi.

Büyüdüm, çocukluk bitti. Hatta gençlikte bitti. Orta yaşlara merdiven dayadım. Ömrün yarısı denilen yıllara çok az kaldı. İstediklerimin bir kısmını yapabildim, bir kısmını yapamadım. Bazılarını hiç yapamayacağım belki. Hayallerimin çoğu zaten gerçeklerle tanışamadan oldukları yerde kaldılar. Gerçekler ise hiç acıması olmadan devam ettiler zaman zaman yaralamaya. Anlayacağınız yer yer güzel yer yer zorlayıcı ama genele baktığımızda güzel bir hayat sürdürdüm, sürdürüyorum ve sürdürmeye devam etmek istiyorum. Evet, böyle diyebiliriz.

Fakat bu isteklerden birini yani korsan dürbününü almadım. Alamaz mıydım? Elbette alabilirdim çok pahalı bir şey değil sonuçta. Ama bilmiyorum neden istememe rağmen almadım. Alınca o büyü bozulacak diye korktum belki de. Güzel bir hayali, gerçek ile karşılaştırmak istemedim belki. Çünkü o hayalken güzel. Hayalde olduğu kadar gerekli, gerçekte ne düşlere, ne de düşenlere yer yok denildi bizlere, belki de o da düşer diye korktum, almadım. Hep istedim ama. Alıp, açıp, uzaklara bakmayı, sanki çok uzakları gösterecekmiş gibi düşündüm. Sanki o uzakları yakınımdaymış gibi gösterecek, bana uzakları yakın edecek gibi düşündüm. Ama biliyordum ki bu olmaz. Yüklediğim anlam, hem hayalinden hem de gerçeğinden daha büyüktü. Sanki doğaya çıktığım ya da denize açıldığım vardı da onunla uzaklara bakacaktım. Elbette böyle bir durum yok. Zaten olsa bile öyle bir dürbün ile ne kadar mesafeyi ne netlikte görebilirdim ki? Gidip son teknoloji bilmem ne lensli bir dürbün almalıydım öyle bir durumda. Çağımızda en makbulü bu çünkü bizlere istemsiz, aradan kıyıdan aşıladıkları şekilde bu böyle olmalıydı.

Yıllar sonra bir filmde tekrar karşılaştım korsan dürbünü ile. Amelie de korsan dürbünü kullanıyordu. Rastlantıya bak dedim. Çok sevdim bu rastlantıyı. Benzer birçok özellik gördüğüm film karakterinde de korsan dürbünü vardı. Karşı komşusuna bakıyordu. Çok uzakları olmasa da, merak ettiğini yani istediğini gösteriyordu. Onun istediği oydu, çok büyük uzaklar değildi küçültüp, yakınlaştırmak istediği. Basit mesafelerdi. Benim mesafelerim de basitti her mesafe gibi. Ama hayalimde yer verdiğim yerler basit değildi. Bir şeyi bir yer için seçip, onu oraya koyduğumda onun yeri o yer oluyordu. Benim için önemli olan yer o yerdi ve eğer gerçekte o orada değilse ya da orayı dolduramazsa o zaman kıymeti kalmıyordu o hayalinde o şey her ne ise onunda.

Biliyorum demek istediğim ne anlaşılır gibi ne de ben düzgün anlatabiliyorum. Zaten amacım anlaşılmak da değil. Sadece yazmak. Bazen sadece yazmak ve o yazıyı okuyan birinin aklına benzer bir duyguyu ya da hali hatırlatmak. Zaten anlardan oluşan ömrümüzde bir an bile her şeyi anlatır bize. O anı hatırlatabilmek ya da az biraz kıvılcımlandırmak bile bence büyük bir meziyet.

Bazen hayalinizde olanları hayalinizde bırakmanız, gerçek olmalarından çok daha güzel ve anlamlıdır.

İyi hayallenmeler…

Korsan Dürbünü

Korsan Dürbünü

2 Comments

  • Süleyman Bilgin dedi ki:

    Güzel yazmışsınız,elinize sağlık.Ben de çocukluğunu yaşayamayan 60 Lığın biriyim,işçi emeklisiyim,bütçem müsait olduğunda özlemlerimi gerçekleştirmeye çalışıyor ve de mutlu oluyorum.Gönlünüzce bir yaşam diliyorum.

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.