Skip to main content

Son zamanlarda dikkatimi çeken bir şeyi yazmak istedim. Ünvan yarışları ya da ünvan savaşları mı desek? Ünvan çılgınlığı da olabilir. Ünvan sapıklığı? Evet, sanki bu biraz daha uygun oldu. Egolarımızın alıp yürüdüğü, kendimizi en kıymetli gördüğümüz şu dünyada ünvanlarımızın da inanılmaz büyük olması şart tabi.

Uzun zaman önce, linkedin adlı sözde profesyonel ama özde iş yeri facebooku olarak kullanılan platformda bağlantılarımın paylaştıkları şeylere takıldım. Ülkemizde hemen her platformun sonu bu sanıyorum. Saygının, terbiyenin kaybedildiği, herkesin klavye cesaretini gösterdiği, yaşı büyümüş ama karakteri henüz oturmadığı gibi, hiçbir zaman oturamayacak insanların, yalan yanlış şeyleri bunlar doğru diye yazdığı, paylaştığı, ne idüğü belirsiz saçma sapan şeylerle dolup taşan bir sayfa haline geliyor biliyorsunuz. Edilen hakaretlerin, yazılan mesajların hiç bir denetimi olmadığından, insanlar daha doğrusu insan görünümünde bulunan bu organizmalar istedikleri gibi kendilerini koşturuyorlar. Yasaklandığı zaman ya da denetleme getirildiği zaman da basın özgürlüğü olur adı… Bunu yazdığında da AKP’li olursun. Peki, ne hali varsa görsün lanet olsun dediğinde hop CHP’li oldun. Aaa sen o sayfayı mı beğendin? O sayfa bilmem kimlerin hop bilmem kimlerden oldun.

İşte ülkemizin güzel internet alemi. Samimiyetle söylüyorum midemi bulandırıyor bu durum.

İşin doğrusu ben uzun zamandır hiç bir paylaşım, yazı vs. göndermiyor, paylaşmıyor ya da okumuyorum. Blog sayfalarının otomatik paylaşımlar ve instagramda paylaştığım fotoğrafların otomatik paylaşılması dışında hiç bir şekilde girmiyor, takip etmiyorum. API kullanımı yüzünden açık duran hesapları hemen şimdi kapatmak ve bir daha asla açmak, yazmak ya da görmek istemiyorum. Ama dediğim gibi yaptığım iş sebebiyle gerek duyuyorum ve yazdığım blogların paylaşımları için kullanıyorum. Hoş, sosyal medya hesaplarımda fazla bir takipçim yok. Ne kadar kişiye ulaşıyor o da tartışılır ama neyse artık.

Konuyu dağıttım biraz ama devam ediyim. Linkedinde gezinirken dikkat ettiğim bu ünvanların birini okuduğum bir kitapta görmüştüm. Principe. Peki, nedir bu Principe? Roman’nın asiller meclisi olarak geçen Senato’sunun başkanı, en üstü, en büyük kimsesi olarak geçen Princeps Senatus türeme bir ünvan. Agustus bu ünvanı kullanan ilk kimse diye biliniyor. Casear’ın kız kardeşiyle evlenip, bir nevi evladı olan Augustus. Sonra adını da alacak tabi. Her neyse o kısmı araştırır görürsünüz. Benim gördüğüm ünvan daha doğrusu ülkemizde Türkçe kullanmak büyük ayıp ve cehalet örneği biliyorsunuz o yüzden İngilizce olarak title Principal, Principle Developer ya da Principle Front-end Developer gibi bir şey idi. Yani adam sistemin en alt dişlisinden biri, ama kendisini Augustus ile sınıyor. Sistemin kompleksleri okşayan işleyişi sayesinde bu ünvanı kendisine layık görüyor ve bir nevi masturbasyon yapıp, dört eşit köşeden oluşuyor.

Sonra bunu yurtdışında bir kaç sitede daha gördüm. Sonra baktım ki bu bize özel bir durum değil. Guru, senior üstü senior gibi adamlar kendilerine bunu layık görüyorlar ya da birileri bu sensin diyor onlarda yazıyor. Yani ultra mega süper bir yazılımcıyım ben demek oluyor Principal.

Peki, sadece bu kadar mı? Elbette hayır. Daha ne ünvanlar var, görmeniz lazım. Şimdi diyeceksiniz senin sayfanı da gördük sende İngilizce yazmışsın diye. Evet, mecburen öyle yazdım. Türkçe yazınca olmuyormuş demek ki. Bende sürüye uydum ne yapayım. Ama en azından ekstra bir ekleme, yapıştırma bir ünvan yazmadım. Daha önce insan kaynakları tarafından ısrar edilerek yazdırtıldı. “Pozisyonunuz o Metin Bey” denildi iyi dedim öyle yaptım. Hatta geçenlerde bir iş görüşmesinde neden Senior yazmıyorsunuz denildi. Kendimi hazır hissetmiyorum dedim. Belki değilim bilmiyorum ki? Bunu ölçen bir mekanizma olsa tamam ama yok. Kendi kafama bunu yazmam doğru olmaz ki.

İnsanlardaki ego bu boyuta ne zaman geldi bilmiyorum ama gidiş hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da güzel bir yere doğru gitmiyor. Yalan, dolanla sarmalanmış hayatlarımızın ünvanlarında da bir şey beklemek saçma belki. Belki bu yazı da gereksiz. Herhangi bir çözüm sunmuyor sadece sorun gösteriyor. Hoş, çözüm sunsanız kim dinleyecek?

Normal şartlarda olan ünvanlar ne peki diye soracak olursanız size yazılım ve tasarım dünyası ile alakalı olanlardan örnekler verebilirim. Seçip beğenin yazın her yere.

Internship
Junior
Intern
Mid
Senior
Lead
Head
Shief
Vice
Architect
Principal
VP
(Herhalde bu ilah gibi bir şey oluyor demeyin. İşi bilen CEO olarak kısaltabiliriz.)

Yeni başlayanlar internship, intern ve junior,
2-4 yıl arası tecrübesi olanlar mid ya da önüne takı almadan developer, programmer,
4 yıldan sonra senior yani kıdemli oluyorsunuz,
Sonraki yıllar neye göre belirleniyor bende bilmiyorum. Herhalde şirkete, projeye ya da ekibin durumuna göre ilerliyor.

Benim için ise durum şu şekilde;
Junior Developer
Developer
Mid Developer
Senior Developer
Architect

Türkçe’sini de yazalım da ne olur ne olmaz. Türkiye’de yaşıyoruz, Türkçe yazmak da neymiş diyebilirsiniz ama işte…

Yeni başlayan geliştirici -ya da yazılımcı-
Geliştirici -ya da yazılımcı-
Orta tecrübeli geliştirici -ya da yazılımcı-
Kıdemli geliştirici -ya da yazılımcı-
Yazılım Mimarı

Bunların aynısını tasarım için kullanabileceğimiz gibi, bir çok sektöre de bu biçimde ekleyebiliriz.

Aslına bakarsanız bunlara takılmanın bir anlamı yok. Ha derseniz ki maaşım buna göre gerçekten artıyor o zaman tamam bakın. Ama yine de çok takılmayın derim ben. İnanın hepsi çok boş, çok anlamsız işler. Kariyermiş iş hayatıymış yalan dolan bunlar diye klasik bir bitiriş yapma niyetim yok ama inanın bu ünvan dene takıtı hali tam bir sapkınlık. O yüzden soran olursa sade bir cevap ayarlayın geçsin bitsin. Örneğin ben duruma göre bazen web yazılım diyorum bazen web tasarım diyorum bazen de web yazılım ve tasarım uzmanıyım diyorum geçiyorum. Yaptığınız işi gören ya da iş bitirdiğinizi gören zaten bunlarla uğraşmaz. Uğraşan kimselere de kibarca bir espri bulur söylersiniz ya da insan kaynaklarının verdiğini söylersiniz olur biter.

Ünvan Yarışları

One Comment

  • Nazlıhan dedi ki:

    Açıkçası hiç bilmediğim bir konuydu, tasarımcı unvanları 🙂 Bizim toplumumuzda bu tarz şeyler çok önemli, bir anda ”efendi” ya da ”sen” yapıyorlar insanı. Benim unvanım da oldukça ilginç, sadece devlete atanırsam o unvanı kazanabiliyorum 🙂

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.