Kulağa biraz rahatsız edici geliyor. Farkındayım ama yapacak bir şey yok. Gerçek bu. Türkiye güzel ülke, sıcak ülke, coğrafi konumu süper ülke, Türkler ne büyük millet, tarihi ne büyük buraların tamam ama ne yazık ki tarihe karşı, kendimize karşı ve en önemlisi kendi ülkemize karşı ihanet içindeyiz. Doğru yaptıklarımız az, ama yanlışlarımız boyumuzu aşmış durumda. İşin en kötüsü hala bu yanlışları savunuyor, hala devam ediyoruz.
Türkiye’de Güvende Olmak
Yıllardır o kadar çok şeyi unuttuk, o kadar çok şeyi hiç yaşanmamış gibi yaptık, sanki aslında onlar yokmuş ve biz birer film izlemişiz gibi. Bu o kadar çok oldu ki artık bu sözlere bu tip yazılara bile alıştık. Alışmamız gereken şeylere değil, bunları duymaya, bunları görmeye alıştık. En acısı, en iç burkanı ise elimizden hiç bir şey gelmemesi. Çığlık atarak dolaşsak bile değişen hiç bir şey olmaz. Yıllardır öve öve bitiremediğimiz insanlarımız ne yazık ki görmezden gelir, olmamış gibi yapmaya devam eder.
Bir ülkenin en büyük havalimanı, en güvenli olması gereken yerdir denir. Öyledir de. Başbakanlıktan ya da askeri üslerden daha iyi korunmalıdır. Çünkü oradan milyonlarca insan gelir gider bir kaç gün içinde. Hele ki ülkesinde bombalar patlayan, insanların birbirini öldürdüğü bir havalimanının, çok daha korunaklı olması gerekir değil mi? Sürekli ama sürekli bir terör, bir ölüm, bir tecavüz, bir din istismarı, bir bir diye satırlarca devam edecek birlerin ve birilerinin olduğu ülkemizde az biraz dikkat edilse olmaz mıydı?
Dışarıda sıcaktan yürünemezken, tişörtlerin terden su gibi ıslandığı İstanbul gününde, üstüne mont giymiş ne çocuğu oldukları belli olmayan pislikleri nasıl fark edemedik? Her şey bittiğinde konuşulur ama değil mi. Hep böyle olmuştur. Daha büyük bir saldırı olabilirdi denir birde. Sanki bu bir şey değilmiş gibi gösterilir. Sanki burada ölen onca insanın yaşamları hiç bir şey değildir. Ha bir de şehit denir onlara. Şehit. Ne güzel kelime değil mi? Ölümde bile yalancıyız artık. Ölümü hafifletmek için şehit unvanını yapıştırıyoruz. Onlar hiç ölmeseydi, şehit olmasalardı daha iyi değil miydi?
Peki, bizim haber alma birimlerimiz ne yapıyor? İnanın bende bilmiyorum. Zaten bilen de yoktur diye tahmin ediyorum. Zaten bizimkiler kısaltmayı yanlış anlamışlar. Milli İstirahat Teşkilatı olarak görev yapıyorlar. Ha belki köprü açılışındalardır. Belki de iftar yemeğinde. Kutlamalarda da olabilir elbet. İşlerinin başında olmadıkları kesin. Öyle olsalardı bu patlama olmazdı, olamazdı. Tüm dünyanın her yerde bağıra bağıra saldırı olabilir dediğinde bizim büyüklerimiz (!) ya her yerde olabilir derler ya da güvenlik zaafı yok derler. Ha bir de Allah korur var. O kısma hiç girmiyorum farkındaysanız. Hepten sinirlenmeyelim.
Kan ile beslenenler
Peki, kimler var bu vahşetlerde beslenen? Medyayı zaten hepiniz biliyorsunuz artık. Onların ne olduğu, ne yaptığı ne kadar iğrençleşebileceğini hepimiz biliyor olmalıyız. Bilmeyenler varsa… Kötü tabi. Politikacılar var ki onlar ne yazık ki her daim var olmayı sürdürüyorlar. Ne kadar ikiyüzlü ve yalancı olunabilir sorusunun canlı yanıtı gibidirler. O yüzden o kısma girmemek en iyisi. İçimizden dediğimiz insanlar var. Örneğin bu olaydan sonra bunu bir fırsata dönüştürüp, Türkleri değil, sadece turistleri taşımak isteyen ve turistlerden 200-250 Dolar gibi rakamlar alan bazı taksiciler. Şimdi burada esaslı bir küfür gerekiyor fakat bunu yapanlara edilecek bir küfür ben bulamadım. İnanın bana bu kadarı olamaz. Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar aşağılık bir hareket göremezsiniz diye tahmin ediyorum.
Peki nerede kaldı bizim değerlerimiz?
Daha sayfalarca yazmak, sesimin çıktığı kadar bağırıp küfretmek istyiorum bunlara ama neye yarar. Peki, aynı olayın yaşandığı Belçika’da ne yapıyor taksiciler? Hiç bir ücret almadan insanları oradan çıkartıyorlar. Çevreden yardıma gelen taksilerde buna dâhil. Biri din mi demişti? İyi niyet? Vicdan? Ahlak mı yoksa? Bunların hepsini bir yere sokun rica edeceğim insanlık deniyor buna İNSANLIK! Bizim ülkemizde aramayın ama olur mu, bizde çok ama çok az yerde görürsünüz o gördüklerinizin büyük bir kısmı da zaten çıkarı olduğu için yapılandır. Ha kalan o çok azlık dilimde işte yere göğe sığdırılamayan Türk iyi niyeti, Türk misafirperverliği, gerçek Türk insanıdır. İyi bakın çünkü onun nesli tükenmek üzeredir.
Bir de kısaca değinmek istediğim her olay sonrasında terörü lanetliyoruz diyen kesim. Sürekli olarak terör lanetleniyor. Peki, bu lanet etmek bir tür önlem biçimi mi? Yoksa bir tür saldırı mı? Yani bu yapıldığında terörü yapan bu aşağılık sırtlan sürüleri layıklarını buluyorlar mı? (Benzetmemi mazur görün sırtlan dedim hayvancağızın hiçbir suçu yok biliyorum ama ne yapayım küfür bulamıyorum.) Yoksa bizler eski bir kabileden geliyoruz da ben mi bilmiyorum. Bu lanetleme ritüelinden sonra ne oluyor? Benim anladığım bu lanetleme rutini hiç bir işe yaramıyor. Sinirlerimizi daha fazla bozmaktan başka, bakın şurada bir yer var orda lanetleyin, hadi kardeşim.
Daha söylenecek o kadar çok şey var, o kadar çok anlatılacak var ama işte bir yerden sonra artık yazmakta anlatmakta bir işe yaramıyor. Peki ben bu yazıyı yazdım da ne oldu? Elbette hiç bir şey olmadı. Zaten amacım bir şeyleri bir yazı ile değiştirmek değildi. İçimde yanan acı var, onu bir şekilde dışarı çıkarmaya çalışıyorum, ama atmaya çalışmıyorum. Eğer atarsam bende alışırım diye korkuyorum. Acı ile yaşayınca unutulmuyor unutulmaması gerekenler.
Hadi şimdi kumsala uzanın, allaha çok şükür deyip, elinize hede hödö kokteylinizi alıp, aşk acısı şarkılarını dinleyip, bir eliniz havada ritim tutun.
Hadi bakalım, hoppa!