Yine bir Mayıs yine bir hüsran, nedendir bilinmez Mayıs bana yaramıyor. Daha doğrusu Mayıs ayında istediğim işleri bitiremiyor, istediğim gibi okuyamıyorum. Sanki az biraz sıkılma ayı gibi benim için Mayıs ayı. Evet, saçma biliyorum ama sanki öyle gibi az biraz. Tamam, tamam değil bu benim hüsnü kuruntum.
Bu ay aslında çizgi roman ayı oldu benim için. Çok fazla çizgi roman okudum. Çizgi roman stoğumu tükettim resmen. İleride bunun sıkıntısını yaşayacağım kesin. Ne yapalım öyle oldu artık. Peki, hangi çizgi romanları okudum bu sürede? Masallar serisinin 5. cildini bitirdim. Güzel güzel devam eden bir seri masallar serisi. Herhangi bir bozulma olmadan ilerliyoruz bakalım. Chew adlı yeni bir seriye başladım ve çok beğendim. Olayları yiyerek çözen bir kahramanımız var. Evet, bir parça yemesi yeterli olayın olduğu zamana dönmek için. Çok orijinal çok güzel bir kurgu ile birleşmiş ve mükemmel bir seri çıkmış. Kesinlikle kaçırmayın derim. Saga serisinin 3. cildini okudum. Saga çok beğendiğim bir diğer seri fakat çok yavaş çevriliyor dilimize. Sanırım İngilizcesi ile devam etmek lazım. Seri oldukça güzel devam ediyor hiç bozmadan. Severek, merakla takip ediyorum.
Rebetiko adlı bir çizgi roman okudum ki değmeyin keyfime. Çok ama çok iyi bir çizgi roman, fazla bahsedip büyüsünü kaçırmak istemediğimden, bir an önce alın okuyun diyorum. Bizleri eski zamanlara götüren güzel bir çizgi roman.
Geldik bu ay ki çizgi romanların en ama en etkileyicilerine. Joe Sacco’nun Güvenli Bölge Gorazde ve Filistin adlı eserleri. Gorazde adlı eserinde Bosna savaşına gidiyoruz. Tüm Avrupa’nın seyirci kaldığı, yüzlerce insanın katledildiği savaşa. O dönemde Sırpların neler yaptıklarını görüyoruz. Hem de Amerikalı bir çizgi roman yazarının gözünden. Bazı yerlerde okuyamayacağınızdan eminim. Elinizden bırakıp neler olmuş diyeceksiniz. Ben o zamanları hatırlayabiliyorum. Çocuk da olsam o zamanlarda, birçok şeyin farkındaydım. Kötü değil, kötü ötesi, utanç dolu zamanlardı. Tüm Avrupa’nın, tüm dünyanın ne olduğunu anladığım zamanlardı. O zaman anladım ki eğer bir katliam varsa bir yerde, ilk olarak katledilenlerin dinine bak. Eğer Hristiyan ya da Yahudi değillerse o zaman ölmeye mahkûmlardır. Tüm sistem bu kadar basit işliyordu. Dinine göre insanlık, dine göre insanlık.
Filistin adlı eserinde ise bu kez Filistin’e gidiyoruz. Tıpkı Gorazde’de olduğu gibi bu kez de Filistin’de yapılanları görüyoruz Amerikalı bir çizgi roman yazarının gözünden. Sözde Müslüman Arap ülkelerinin dibinde yaşanan katliama karşı hiçbir şey yapmamalarını, sözde kardeşimiz dediklerinin neler yaptıklarını daha doğrusu yapmadıklarını görüyoruz. Gerçek bir terörist ülke bozması görüyoruz. Yani IsReal Terörist örgütünü. Yine tüm dünyanın izlediği bir katliam, hiç kimsenin hiç bir şey yapmadığı bir işgal, bir yerinden yurdundan etme görüyoruz. Söylenecek o kadar çok şey var ki bu konu ile ilgili, o kadar çok yazılabilir ki…
Babamı iki Japon balığı ile değiş tokuş ettiğim gün adlı Neil Gaiman eseri incecik bir çocuk kitabı. Evet, çizimler çok hoş evet hikâye pek bir şirin evet kitap Neil Gaiman kitabı. Sırf bu yüzden alınabilir bir kitap. Kesinlikle fazlasını beklemeyin.
Bin Dokuz Yüz: Bir Monolog, Alessandro Baricco’nun okumak istediğim bir kitabı idi. Güzel bir kitap. Zaten oldukça çabuk biten hoş bir kitap, tavsiye ederim.
Hiroşima Sevgilim’in kitabını değil, filmini izlemek lazım sanırım. Çünkü kitap çok zorlayıcı geldi bana. Beğendiğimi söyleyemem. Bitirmek için okudum diyebilirim. Ama dediğim gibi bu yazım ile alakalıdır diye tahmin ediyorum. O yüzden senaryoyu okumak yerine filmi izlemek daha doğru.
Kilimanjaro’nun Karları, bir Hemingway eseri. Hal böyle olunca zaten ne olduğunu daha doğrusu ne ile karşılaşacağınızı bilerek başlıyorsunuz.
Camera Lucida: Fotoğraf Üzerine Düşünceler, Roland Barthes’in fotoğrafçılar için daha doğrusu görsel sanatlarla uğraşan herkesin bilgisi olsun diye yazdığı bir kitap. Birçok fotoğraf kursunda da adı geçen bir kitap, fakat kitapta sadece yazar göre yani Roland Barthes’e göre doğru olanlar, doğruymuş gibi gösterilmiş. Yazarın amacı bu zaten onda sorun yok ama tüm insanlar için aynı olmayan doğrular bu kitapta da ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Görüş ayrılıkları olabilir. Bir hedefin iki farklı yolu olabilir.
O Gün İçin Bir Şemsiye okuduğum ikinci Wilhelm Genazino kitabı. Bu kez az biraz daha edepsiz az biraz daha Bukowski tadı olan bir kitap. Beğenmedim diyemem kesinlikle ama beğendim de diyemem sanırım. Çok aradayım inanın. Ama bir Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk değil kesinlikle. Okumaya başlarken buna göre başlayın.
Kol Manşetinde Notlar en çok beğendiğim Rus yazarlardan Mihail Bulgakov’un bir eseri. Hiç bir kitabında sıkılmadığım Bulgakov’un ilk kez bir kitabını başladım diye bitirdim ve nedendir bilinmez çok sıkıldım. Kitap hiç sürükleyici gelmediği gibi, oldukça da sıkıcı ilerledi. Neden bende anlamadım. Sanırım bu o an ile alakalı bir sorun. Bu kitaba daha sonra tekrar başlayıp, tekrar okuyacağım. Bulgakov’un kötü bir eseri olamaz, kötü zamanda kitaplarını okumaya başlamış okuyucusu olur.
Evet, gördüğünüz gibi bu ay oldukça kuru geçti deyim yerindeyse. Bakalım artık önümüzde ki aylarda her şey daha güzel ilerler belki.
İyi okumalar.