Ofisteyim. Beyaz yakayız, normaldir. Bilgisayarın karşısında yaz babam yaz. Herhalde bir gün kurtaracağız kurtulamayasıca dünyayı. Tam karşıma bir ekran uzatıyor arkadaşım. Sonra o sözler dökülüyor ağzından; “Ferhan Şensoy vefat etmiş” Ne? Nasıl? Benzeri bir kaç titrek ve şaşkın söz sonrası, değildir, yalan haberdir diyor kafamın içinde birileri. Değilmiş. Ülkede hemen her haber yalan, ama bu haber doğru haber. İçinde Ferhan Şensoy geçiyor, nasıl yalan olsun ki?
Bir süre sosyal medya karıştırılıyor tabi. Vefat sonrası baş sağlığı dileyenler, ailesine yazanlar. Şok atlatıldıktan sonra, yerine gelen beyin, düşüncelere dalıyor. Ferhan Şensoy öldü. Tiyatroları defalarca seyredilen, kitapları bitmesin diye azar azar okunan, ütopyalar güzeldir şarkısı hala tekrar tekrar dinlenen, filmleri belli aralıklarla seyredilen Ferhan Şensoy. Öldü. Ustanın deyimi ile; “Hassiktir be ölüm!”
Ferhan Şensoy
Küçüktüm, 8-9 yaşlarındayım, net hatırlıyorum ki Varsayalım İsmail’i. İlk seyretiğimde, ben gibi hayaller kuran büyükler de varmış bak demiştim kendi kendime. Sonra Boş Gezen ve Kalfası çıkmıştı. Ayak hareketleriyle başlayan jenerik ve şarkısı hala aklımda. Sonra kitaplarını keşfetmiştim. Neden bilmem, Aziz Nesin ile çok benzetirdim kitaplarını. Hem esprileri, hem espri dili daha yakın gelirdi bana. Bulduğum yerde okurdum. O zamanlar, bu zamanlar gibi değil. Her istediğin kitabı öyle şak diye bulamıyorsun. Hadi buldun, nasıl alacaksın? Para mı var?
O zamandan bu zamana hiç bir şey değişmedi. Hep seyrettim, okudum. İlkokulda tiyatro yaptığımızda aklıma gelirdi. Arkadaş arasında konuşmalarda da hep esprileri vardı. Gündoğarken, MFÖ, Bulutsuzluk Özlemi şarkılarının Ferhan Şensoy imzalarını hepsinden azar azar bu zamanlara kadar konuşurduk. Daha neler neler yazar, daha ne oyunlar gelir diye düşünürdük. Çok erkendi be azrail!
Ferhangi Şeyler’i üç kere seyretmiş olmam ve Ferhan Şensoy ile çok az da olsa konuşma fırsatı bulmam, imzalı kitap almış olmam, herhalde büyük belki de çok büyük bir şans oldu. Seyredemeyenler için üzgünüm. Seyredenler şanslı, beraber çalışanlar çok şanslı, öğrencisi olanlar en çok şanslı. Umuyorum öğrencileri bu güzel insanın mirasını her daim devam ettirirler, hem Ses Tiyatrosunu hem yayınlarını yaşatırlar.
Sosyal medya denyoları
Ha bir de ne beyni, ne karakteri, ne de haysiyeti incir çekirdeğini doldurmaz insanımsı yaratıklar, Ferhan Şensoy ustaya laf ediyor. Yok solcusu, sağcısı, yok Kürtleri düşünmedi, Çerkezleri sevdi, Yunan’a naber dedi, yok devrimci değildi, milliyetçiydi, bıkmadınız ulan bu sabuklamalardan. Yıllardır, bu kadar aptal olup, bu kadar her şeyi bildiğini sanan başka kaç zümre olmuştur çok merak ediyorum. Ülkenin sosyalistinden tut, milliyetçisinden çık hepsi apayrı bir cehalet içinde. Ne denir ben bilmem ama size ustanın ağzından bir güzel “hassiktirin ulan!” Yakışır.
Hadi gelin biraz isyan edelim. O kadar ölmesi beklenen, ölmesi iyi gelecek olan, ölesice varken, Ferhan Şensoy. Nasıl bir hak adalet bilinmez. Tamam, biliyoruz yok ama yine de insan soruyor işte bu soruları. İstemsiz geliyor bunlar. Böylesi üreten, sanatla, sevgiyle yoğrulmuş değerli bir insan, nasıl olur erkenden gider buradan? Gitmesi için gözünün içine bakılan o kadar misafir dururken? İstemsiz geliyor dedim ya, geldikçe geliyor işte. Boru değil ki kardeşim kapatalım vanasını.
Elvedalardan bir demet
Daha yazacak ne çok şey var ama uzadıkça geçmiyor üzüntüsü günün. Çok büyük insan kaybetti Türkiye. Yurtdışında kalabilir, orada, burada olduğundan çok daha varlıklı olabilirdi. Ama o ülkesine dönmeyi seçti. Tiyatro kurdu, yazdı, yaşattı, nice öğrenciler yetiştirdi, bu zamanlara getirdi. İnansam öbür dünyalara, nurlar içinde, güzel bir şarap masasında, nice güzel sohbetler yap Rasim Öztekin ile Tuncel Kurtiz ile Aşık Mahzuni ile.
Sevgi ve saygılarımla Ferhan Şensoy abi.