Her yıl yayınlanan şeffaflık raporlarını eminim birçoğunuz duymuşsunuzdur. Peki nedir bu şeffaflık raporu? Bu soruyu bana sorarsanız cevabım irice bir yalan olacaktır. Çünkü şeffaf olan hiçbir şeyin olmadığı dünyamızda, çok büyük şirketlerin, bu bizim şeffaflık raporumuz diyerek birkaç veri paylaşması yalandan başka bir şey değildir. Bu raporlara inananlar vardır eminim. Ve yine eminim ki bu verilerden birçoğu doğrudur. Fakat bir kez daha eminim ki, bu raporlarda yazılmayan çok fazla bilgi vardır.
Bu soruyu yüce arama motorumuza sorduğumuzda ise, “Yasaların ve politikaların İnternet kullanıcılarını ve çevrimiçi ortamda bilgi akışını nasıl etkilediğini gösteren verilerdir.” cevabını alıyoruz. Fakat bu şeffaflık ne kadar şeffaf? Şeffaflık anlaşını belirleyen Amerika mı? Yoksa Ferguson olaylarını hiç olmuyormuş gibi gösteren CNN mi? Belki de uzay üssü satın alan, Amerika savunma bakanlığı ile beraber çalışan ve yaptığı her şeyi sanki insanlık yararına yapıyormuş gibi gösteren Google? Evet iyi işler yapıyor fakat ben bunların hepsinin iyi niyetle yapıldığını düşünmüyorum. Aslına bakarsanız son zamanlarda bir kaç büyük şirketin, teknoloji adı altında sürekli olarak askeri teknolojiler geliştirdiğini görürsünüz. İnternette bununla ilgili bir çok kaynağa ulaşabilirsiniz. Google, facebook gibi devlerle ilgili bu tip bilgileri çok rahat bulabilirsiniz. Zaten bu kadar kısa zamanda bu kadar büyük bir büyümede başka türlü olamazdı. Komplo teorsi gibi gelebilir fakat bu bir teori değil günümüzün dünyasında yaşananlar. Çok gizli saklıda değil artık yapılanlar adamlar bir üs satın alabiliyor ve orada sözüm ona teknolojik geliştirmeler yapabiliyorlar. Kimsede amerikaya yada google’a “sen ne yapıyorsun?” diyemediği için adamlar istediklerini yapabiliyor. Düdük kimdeyse o çalıyor.
Google drive hizmetinde, kopyalanan her içerik bizimdir, silseniz dahi kullanabilirim diyor biliyorsunuz. Bu bile aslında googleın ne amaçla ne gibi bir niyetle bu hizmetleri sunduğunu gösteriyor. Aynı şekilde gmail hizmetinde hiçbir data kaybolmuyor aslında. Bu dataların hepsi google tarafından kullanılabilir durumda hak bile iddaa edemezsiniz. Ülkelerin isteklerini bile ciddiye almayan google sizin verilerinizle alakalı bir sorunla zaten uğraşmaz. Tabi şunu diyebilirsiniz benim zaten önemli bir verim yok ne yaparsa yapsın, evet bende öyle yapıyorum önemli olarak gördüğüm yada bana göre özel olan hiçbir içeriği tutmamaya özen gösteriyorum ki benim için en önemli veri bile google için hiçbir şey olabilir. Burada önemli nokta izledeği politika. İlk önce her şey ücretsiz, tüm hizmetler çok güzel ama sonra hizmetler paralı olmaya başladı ve tüm data benimdir dedi. Marlboro firmasının Afrika’ya sigara götürüp içmeleri için para verdiği gibi…
Bu raporlarda en ilginç bilgilerden biride Rusya’nın Google, Facebook yada Twitter’dan hiçbir istekte bulunmaması. Rusların bu tutumu takdire şayan bir davranış hakikaten. Alternatif olarak teknolojiler geliştiriyorlar Yandex, VK gibi ve kullanıyorlar. Ruslar bu teknolojilere atıl bakmıyor kullanıyor. Bizim ülkemizde gibi bir mantık yok onlarda. “Ya bizimkilerin yaptığıda bu kadar olur” “Bırak ya Türkler neyi yapabilir ki?” gibi söylemleri yok. En büyük saygıyı bence bu davranışları hak ediyor. Teknolojilerinin çok iyi olması gerekmez, olması yeterli bence. Kaldı ki Yandex kötü bir sistem değil tam tersine oldukça iyi.
Tekrar rapora dönecek olursak, bildiğiniz gibi birçok devlet şirketlerden bazı isteklerden bulunabilir. Örneğin Türkiye, Twitter’dan bazı içerikleri göstermemesini istedi, fakat Twitter bunu kaile bile almadı. Fakat bundan birkaç ay sonra Rotterdam’da yaşayan 14 yaşındaki Danimarkalı bir kızın tüm bilgileri, birkaç saat içerisinde FBI ile paylaşıldı. Sadece birkaç saat içerisinde bu çok önemli bir nokta. Bir diğer nokta ise Twitter’ın yaptığı açıklama; “Hiçbir kullanıcımızın kişisel bilgilerini paylaşmayız!” Amerikan Havayolları’na atılan bu twit, muhtemel bir terör olayı olarak görüldü ve genç kız gözaltına alındı. Sarah adlı genç kızın attığı twit; “Merhaba, benim adım İbrahim. Afganistanlıyım. El Kaide üyesiyim. 1 Haziran’da büyük bir olay patlatacağım” şeklindeydi. Yıllardır Rotterdam’da yaşayan, genç kızın terörist olduğunu düşünüp, bu twit ile hapse atan bir FBI ve bununla ilgili birkaç saat içerisinde geri dönüş yapan Twitter. Sarah ise sadece “Sadece 14 yaşındaym. Gerçekten bir uçak patlatacağıma inanmış olabilirler mi? Bu çok saçma” diyebildi. Sarah’ın hesabı kapatıldı, ve sonrasında bir haber paylaşılmadı. Aynı Twitter Türkiye hükümeti ile ilgili gelen isteklere ve kişilik haklarına saldırıya karşı kayıtsız kalmıştı hatırlarsanız.
Şeffaflık Raporları Ne Kadar Şeffaf
Yayınlanan Rapora ulaşmak için tıklayınız.
Burada dikkat edilmesi gereken noktayı kaçırmamanızı tavsiye ediyorum. Türkiye’nin isteğinin haklı yada haksızlığını tartışmıyorum, o ayrı bir konu. Burada ki sorun bir hükümetin, devlet isteğine hiçbir şekilde cevap verilmiyor, aylar geçiyor fakat bir havayolu firmasının isteği ile Twitter birkaç saat içerisinde cevap veriyor. Bu isteğin kocaman bir şaka olduğunu bile bile hemde. Gerçek hayat kaile alınmıyor, şaka olduğu bilinen bir twit için ise anında reaksiyon alınıyor.
Bu ve bunun gibi yüzlerce olay yazılabilir. Biz tekrar şeffaflık raporuna dönecek olursak, Google, Türkiye için Temmuz-Aralık 2013 dönemine ait şeffaflık raporunu yayınladı. Bu raporu ABD ile kıyasladığınızda yada diğer birkaç ülke ile kıyasladığınızda çok büyük farklılıklar görebilirsiniz. Google genel olarak içerikleri kaldırmıyor, Türkiye’den gelen hemen hemen bir çok isteğe cevap dahi vermiyor. Dünya genelinde ise şirketin genel tutumu içerikleri hemen kapatması oluyor. Türkiye’nin hassas olduğu birçok konuda hoş olmayan içerikler bile kapatılmıyor. Örneğin Hz. Muhammed, Mustafa Kemal gibi.
Burda da yine kaçırmamanız gereken bir nokta var. Sansürleme, içerikleri kapatma, site engelleme iyi birşeydir, engellenmeli demiyorum kesinlikle. Tam tersine herşeyin yazılması ve konuşulması gerek diye düşünüyorum. Burada dikkat edilmesi gereken nokta yüce googleın, ülkelere göre politika uygulaması. Aslında bunun da nedeni çok basit tasması ABD’nin elinde olduğu için, tabikide isteklerine anında yanıt verecek ve her istediğini yapacak. Kalkıpda bizim gibi 2. dünya ülkesi müslüman bir ülkeyi tabikide umursamayacak. Madem böyle yapıyor o zaman şeffaflık raporu gibi zırvalarıda bize sunup, bakın ne kadar şeffafım ne kadar adaletliyim herkese aynı davranıyorum dememeli. ABD hükümetinin 75.000 üzerinde blog sayfasını sorgusuz sualsiz ve hiçbir açıklama yapmadan kapattı biliyorsunuz. Sayfaları kapatılan Blogetery blog servisi ile ilgili haber bile çıkmadı neredeyse.
Sanmayınki sansürde dünya lideriyiz bu konuda çok daha büyük bir devlet var ABD. Her yıl binlerce kapatma, sansürleme ve servis engelleme yapıyor. Bunların hiçbiri duyulmuyor tabiki. Çünkü duyurması gereken tüm medya ve internet onların elinde. Bize sunulan herneyse o an onu gerçek olarak kabul edip, her zaman yaptığımız gibi körü körüne inanıyoruz. Biz bunu yıllardır çok iyi yapıyoruz zaten. Sadece bu olaylar değil kimbilir daha nice yaşanan olaydan bi haber bir şekilde yaşıyoruz. Sadece bize sunulanlara inanıyoruz. Peki ya bize bunları gösterenler kimler? Doğru bildiğimiz şeylerin doğruluğunu nasıl kanıtlıyoruz kendimize? Doğru kriterimiz ne? TVde çıkınca doğru mu yada twitterda çıkınca mı doğru oluyor? Bu önü alınamayan teknoloji dalgası gerçekten hep iyi şeyler mi sunuyor? Kafamda bir sürü deli soru… Belkide ajan Smith haklıdır ne dersiniz?
Şimdi diyeceksiniz ki; “madem öyle neden hala google twitter facebook kullanıyosun?” Kullanmamaya özen gösteriyorum ve sadece duyuru yapabilmek için kullanıyorum. Zaman içerisinde de hiç kullanmamaya başlayacağım. Tabi bu ne kadar sürer bilmiyorum. Benim kullanmama neyi değiştirecek? tabiki hiçbir şeyi değiştirmeyecek. En azından kendi kendimi rahatlatmış olacağım. Geleceğin en büyük kötü adamlarının sistemlerinden de uzak durmuş olacağım. Belkide ileride tüm bu oyunlardan, adı üstünde teknolojik iyileştirmelerden kurtulurum. Evet mesleğim bu belki biraz ironik geliyordur. Ama belki bir gün tüm bu mide bulandırıcı oyunlardan, politikalardan çok uzakta, bir sahil kasabasında, sevdiğim insanlara sohbet ederken, sobada kestane pişirerek kahvemi içerim.