Dünyamız bir kez daha salgınla uğraşıyor. Hemen her salgında olduğu gibi başlangıç noktamız bir kez daha Çin. Şaşırdık mı? Elbette hayır. Bu kısımda yorum yapmamaya özen göstererek, hızlı bir biçimde ülkemizde yaşananlara geçmek istiyorum. Çünkü bu kısım ile ilgili bir çözüme gitmemiz olanaksız. Ülkemizde çözüme gitmek de olanaksız fakat bir kaç kişi bile olsa farkındalık yaratmak mümkün. En kötü ihtimalle kendi kendine ders çıkarma yapmış oluruz. Evet, corona ile neler öğrendik bakalım.
İlk günler herkes gibi bende büyük bir şaşkınlık, ne yapacağını düşünme hali ve elbette şüphe içindeydim. Ama tüm dünya gibi fazla düşünme fırsatı bulamadan bu hengameye girdik. Hızlı bir biçimde nasıl adapte olunur bilemediğimizden, yaşa gör ile ilerlemek zorunda kaldık. Fakat yaşananlar görülecek türde şeyler değildi. Hala da değil. Ne yazık ki ülkemizde her yandan fışkıran cehalet, bu sefer daha yüksek bir biçimde kendisini gösterdi. Üstüne bir de doğru yönetilemeyen bir süreç olunca, salgın için vazgeçilmesi imkansız, enfes bir yaşam alanı çıktı.
Peki neler oldu? Paragraflarca yazmak yerine, maddeleyerek ilerlemeye çalışacağım.
Evden çalışma
Evet, zaten bir çok şirketin alışkın olduğu evden çalışma, artık her şirket için geçerli bir yöntem oldu. Tabi bu çalışma tipine geçiş yapmayanlar ya da geç yapanlar da oldu. Evden çalışma yapamayacak durumda olan işler var elbet. Onlar hala devam ediyor, bir şekilde işlerini yapmak zorunda kalıyorlar. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ne peki? Burada önemli olan, daha önce test etmiş olanlar, çok daha hazırlıklı, bilgili ve deneyim sahibi bir biçimde evden çalışmaya geçtiler. Herhangi bir aksama, altyapı değişikliği ya da sorularla boğuşmadan, net bir biçimde süreci geliştirdiler.
Evden çalışmaya sıcak bakmayan, yargılayan ve çalışanına güvenmeyen şirketler ise bu konuda sınıfta kaldılar. Bocaladılar, altyapıları kaldırmadı, herhangi bir ön hazırlığı olmadığı için ya da daha önce deneyimlemediği için, bu konuda iyi bir gidişat sağlayamadılar.
O zaman ne yapılması gerekliymiş öğrenmiş olduk. Her yeni gelişmeye veya çalışma tipine “öcü” ya da “kaka” gözüyle bakılmamalı, en azından deneyimlenmeli, artıları ve eksileri değerlendirilmeli ve raporlanmalı. Şu yönden iyi ve şirketimiz bu yönlerden bu sisteme ayak uydurabilir, ama bu yönlerden alt yapının geliştirilmesi gerekli gibi bir sonuç çıkarılmalı.
Sosyal mesafe
Bir diğer sorunlu konu sosyal mesafe. Ülkemiz bu konuda sınıfta kalması en muhtemel ülke. Ne mesafemizi, ne de haddimizi bilmiyoruz. Bu aslında yetiştiriliş mi yoksa toplumun bize verdiği bir lanet mi veya her ikisinin birleşimi mi bilinmez ama şu bir gerçek, bu konuda iyi değiliz. Salgın sonrası neler gelişir bilmiyorum. Fakat bu konuda bir şeylerin gelişmesi şart diye düşünüyorum.
Hijyen Önemlidir
2020 yılına geldik ve ülkece bunun önemini anladık. El nasıl yıkanır yıkanır? Sabun nedir? Parmaklarımızı neden oramıza buramıza sokmamalıyız gibi bir çok soruya yanıtlar bulduk. Bu açıdan bakıldığında, salgının bir faydası oldu. İnsanlarımız daha temiz olmaya başladı. Peki bu bir alışkanlığa döner mi? Emin değilim. Ama eskisi kadar pis olmayacağımız kesin.
Depolama sevenler, yağmalamacılar
Ülkemin güzel insanları karantina döneminde bir ayıba daha imza attılar. Yağmalama. Peki bu nereden geliyor? Bizim kültürümüzde paylaşma, dayanışma, komşun açken sen tok yatma, komşu komşunun külüne muhtaç ve daha onlarcası yok mu? Yok. Evet, artık yok. Bunlar çok eskidendi. Artık bencillik, sadece ve sadece kendini düşünme var. Kimseye kalmasın, hepsi benim olsun. Düşüncesizliğin gelişmiş hali olan bu yeni tip düşüncesizlik ile beraber, insanlığımızı bir kenara bırakmış bulunuyoruz.
Bu tip insanlarda, bir sorun daha var. Kendi akıllarıyla bir şey yapmadıkları için, bu yeteneği kullanmadıklarından kaynaklı bir gerileme yüzünden, genellikle gördüklerini kopyalıyorlar. Kendilerinden daha üstün gördükleri insanlar her ne yapıyorlarsa, onlarda birebir aynısını yapıyorlar. Kim peki bu kendilerinden daha üstün gördükleri? Elbette avrupa insanları! Onlar ne yaptı peki? Tuvalet kağıtlarına, peçetelere ve makarnalara saldırdılar. Bizim bu tip insanlarımız ne yaptı? Tuvalet kağıdı, peçete ve makarna reyonlarını boşalttılar.
Tabi akıllarına şu tip düşünceler gelmedi; “Avrupa taharet musluğu kullanmıyor ve bu sebeple çok tuvalet kağıdı kullanıyor. Benim bu kadar tuvalet kağıdına ihtiyacım olmayabilir. Ben bunu bir düşünmeliyim.” Bir diğer düşünce; “Mutfak kültürleri bizimki gibi çeşitli değil, o yüzden yapımı en basit makarna ile besleniyorlar. Bu seeple makarnayı çok almışlar.” veya “Bizde bulunan havlu, onlarda tek kullanımlık kağıt peçete” gibi bir mantıksal düşünme süreci işlemiyor. Onlar ne yaptı bende yapmalıyım. Doğrusunu düşünmek, sorgulamak ya da araştırmak yerine, bakarak yapmak daha kolaylarına geliyor olmalı. Düşündürücü olduğu kadar üzücü.
Gözlemler
Burada gözlemlediğim, iki konuya değinmek istiyorum.
Birincisi market çalışanları sizin köleniz değil, onlara bağıramazsınız, azarlayamazsınız. Her insan gibi işini yapan bireylerdir ve kimsenin bağırmasını çekmek zorunda değiller. Kendinize gelin, durup bir düşünün, ne yaptığınıza ve ne olduğunuza bakın. Terbiyesizliklerinizi ve saygı yoksunluğunuzu kendiniz ve yakın çevrenize saklı tutun. Sizin gibi insanların sesi dahil, hiç bir şeyini çekmek zorunda değiliz.
İkincisi ise her şey depolanmaz. Örneğin yoğurt. Yoğurt uzun süre dayanmaz arkadaşlar lütfen yapmayın etmeyin 🙂 Tamam her şeyi almak, depolamak istiyorsunuz, anlıyorum ama en azından internetten bakın, neler depolanır, neler depolanmaz. İnternet diye bir teknoloji var, kullanın bunu, girin bakın. Sadece saçma sapan dizileriniz ya da bir o kadar gereksiz fotoğrafların, videoların yüklendiği yer değil internet.
Her hacca giden cennetlik değildir
Ekranlarda çok kötü görüntülere şahit olduk. Nedir peki bunlar? Hacca gidip gelen insanlara, evden dışarı çıkma virüs olabilir, karantinada kalmalısınız dendiğinde hacıların yaptıkları. Biz allahın evinden geldik, bizde virüs olmaz diyerek, buna karşı çıkmalarını gördük. Peki, tamam cahil bir kimse bu kimse. Bu insanı bir şekilde yönlendirmek gerekiyor. Fakat, görev başında bulunan memura tükürüp, al o zaman sana da bulaşsın söyleminde bulunan kişi sadece cahil değil, aynı zamanda kötü bir insandır. Niyeti kötü olan bir insan, her ay hacca gitse dahi, inandığı cennete değil, inandığı cehenneme gideceğini sami dinlerin kitaplarında görüyoruz.
Buradan da şu dersleri çıkarmak gerekiyor. Bu tip insanımız çok fazla. Burası kesin ne yazık ki. Peki ne yapılabilir? Bu insanlar eğitilmeli ya da yönlendirilmeli. Bu konuda devlete büyük bir görev düşüyor. Uygun bir cezalandırma ya da yaptığının yanlış olduğunu bildiren bir uygulama ile, bu yanlışı tekrarlamamalı.
Fırsatçılık kötüdür
Evet, bunu hepimiz biliyoruz. Biliyoruz değil mi? Bana soracak olursanız evet, biliyorum. Fakat Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kaçta kaçı biliyor emin değilim. Çok ama çok az bir oran çıkabilir, lütfen buna şaşırmayın. X liralık bir maskeyi, salgın sırasında XXXXX liraya satmak, X lira olan bir kolonyayı XXXX liradan satmaya çalışmak ve depolamak hem kötüdür hem de haysiyetsiz bir davranıştır. Peki bu yapıldı mı? Evet, yapıldı. Hem de her fırsatta din istismarı ile ne iyi, ne güzel, ne cici müslüman insanlarız diyerek kendi kendini gazlayan bir ülkede. Bu sayede müslüman insan bunu yapar mı, yapmaz mı, gibi sorular sormuş olabilirsiniz. Bu konununda diğer tüm konularda olduğu gibi din ile hiç bir alakası yok.
Aslında din burada bir etiket gibi kullanılıyor. İnsanları müslüman insan, ateist insan gibi ayırmayı öğretmek yerine iyi insan ve kötü insan olarak ayırmayı öğretselerdi, emin olun bu yanlışa düşmezdik. Kim iyi kim kötü tanımamız kolay olurdu. “Dini bütün biri diye kötü olmaz” ya da “dinsiz bir insan kesin kötü bir insan” gibi yanlışlara düşmezdi insanlar.
Peki buradan aldığımız ders nedir? Bir üst paragrafı hatırlayalım. Hacı, hoca, dinli, dinsiz ayrımı değil, insanlara iyi insan ve kötü insan olarak bakmalıyız. Bu fırsatçılıkları yapıp kar elde etmeye çalışan insanlar kötü insanlardır. Bu tip fırsatçılık yapmayıp, tam tersine ücretsiz dağıtım yapan ve ülkemizde gavur, dinsiz gibi tanımlamalar yapılan binlerce insan var. Bu insanlar iyi insanlardır. Kısacası bu tip bir fırsatçılığın bir kulbu, dini, türü, çeşidi olmaz, kötü niyetli fırsatçılık yapmak kötüdür.
Sokağa çıkma demek, sokağa çıkmaman gerekiyor demektir.
Bu aslında henüz öğrendiğimiz bir şey değil. Bizim insanımıza bu tip bir şey yaptırmak için, silah zoru gerekmekte ya da yüksek bir para cezası. Ya canı ya cebi için hareket eder çünkü bizim insanımız. Bir başkasının hayatı, kurallar, olması gereken sağlık için ya da bir başkasına olması gereken saygı için değil. Ama belki bir ihtimal bu konuda da bir şeyler öğrenebiliriz. Tabi bunun için yasakların son anda değil de belki bir kaç gün önceden söylenmesi gerekebilir.
Aslında bu tip bir yasağa gerek kalmadan insanların kendi hür iradeleriyle bu kararı veriyor ve uyguluyor olmaları gerekir. Otlaklara çıkarılmayı bekleyen büyük baş gibi davranılması, yine hak edilen bir durum olabilir. Fakat onlar bile neyi ne zaman yapmaması gerektiğini emin olun, insanlardan daha iyi biliyorlar.
Apartman hayatında daire demek, üst üste evler demektir.
Ne yazık ama bu da henüz öğrenilmeyen bir şey. İnsanlar, bir altlarında ya da bir üstlerinde bir ev olduğunu bilmiyorlar. O sebeple ahırda yaşıyor gibi, yani kendi doğalarına uygun olduğu gibi hareket ediyorlar. Buna anırma, tepinme, böğürme gibi insanların yapmaması gereken hemen hemen herşeyi yapıyorlar. Evden çalışmanın en güzel yanı olan konsantrasyonu baltalamak için ellerinden, ayaklarında ve bilimum kopasıca her organlarından ne geliyorsa yapıyorlar.
Müzik adı altında gürültü açanları da unutmayalım. Ülkemizin nadide(!) pop müziğinden, en kötü örneklerinin sesini sonuna kadar açmak ülkemiz insanının olmazsa olmazı. Hani şu arabada arabesk açan, bangır bangır baslı gürültüler açan kimseler var ya, hah işte onun ev versiyonları bunlar. Kendilerine cevap olarak Sepultura’dan Refuse/Resist ya da In Flames’den Behind Space ile karşılık vererek, ses sistemleri savaşları başlatıyorum kimi zaman.
Evet, bu listemiz daha uzayacaktır. Zaman içerisinde neler neler öğreniyoruz, neleri deneyimliyoruz göreceğiz. Sizin de belirtmek istediğiniz dersler varsa lütfen yorum olarak yazın.
Sağlıklı günler.